Serçe Kanadı Tüyüne Yapışmış Dikensi Bir Tohumdu:

Dikensi Bir TohumSerçe kanadı tüyüne yapışmıştı.Dikensiydi.Hangi bitkiyi oluşturacağını kendisi dahi bilmeyen bir tohumdu.Serçe kanadında yabancı cisim olarak tutunurken; bu durum serçe için rahatsızlık veren bir durumdu. Bu zorunlu konaklama ve göçtü aslında.

Ve bu kendi uçuşundan rahatsız serçenin kanatlarının eski dengelisini aradığı bir çırpınışta ansızın yere düştü…

Toprağı kucaklarken toprak anaya ‘’merhaba!’’ dedi ki; aslında kuşun kanadına takılmadan önce yinede yeryüzündeydi ve bu dikensi tohuma yeryüzü tanıdıktı.

Yeryüzü tanımazlıktan gelse de kuşun kanadı sayesinde gök mavisiyle tanışmıştı uçmanın, kuş gibi özgür olmanın hazına varmıştı. Kısa süreliğine de olsa hiç yaşanmamışlıktan iyiydi.

Düştüğü yer rüzgâra açık bir alandı her ne kadar dikenlide olsa kabuğu tutunacak yer bulamıyordu tohum tırtılı tohum bedeni birkaç gün oradan oraya savruldu ve yoruldu yarı uyku halindeydi tam bir uykuya geçmek istiyordu; ama önce kendisine kalıcı bir ilerde oluşacak körpecik köklerini salacak yumuşak; verimli ve dost bir toprak parçası bulması gerekiyordu bunu hemen yapması gerekiyordu ki onu maviliklerle tanıştıran kuşlara yem olma şansı vardı. Çünkü birçok türdeşi bu şekilde gözlerinin önünde kuşların kursaklarına gidişini görmüştü ve çok ama çok korkuyordu bu yüzden.

Tamda korkunun esen bir fırtınayla örtüştüğü bir anda ansızın keskin bir rüzgâr onu irice bir kayanın batı yamacında tamda istediği bir toprak parçasıyla buluşturdu. Bulduğu yer yumuşaktı ve humus kokuyordu, rüzgâra karşı güvenliydi, bahar güneşlerini almaya müsait bir yerdi. Bu fırtınanın devamı karları serpiştirirken kışın ilk boranı yüzünü gösteriyordu uykuya dalarken; artık gök mavisi girmişti düşlerine.

O kim bilir iflah olmayacak gök mavisi özürlük sevdalısıydı artık…

Denizkızı değildi düşlerine giren ve bu bir dikensi tohumun haddi de olamazdı.

Bu ancak ; düşsel güzelim ”Kılıç Balığının Öyküsü’nün” anlatıldığı şiirde olabilirdi…

KILIÇ BALIĞININ ÖYKÜSÜ

bu bir kılıç balığının öyküsüdür
yazılmasa da olurdu
ama bizi yeni sulara götürecek akıntı durdu
uskumrunun arkasından gidiyorduk
sürünün içinde ben de vardım
sırtımda bir zıpkın yarası
mutlu olmasına mutluydum
nedense gitmiyordu kulağımdan; bir türlü
o ağ var! sesleri
deniz kızı girmiş düşüme ben iflah olmam
dalyanları birbirine katmak orkinosların harcı
dolanınca ağa çok geçmeden küserim
bir çocuk bile çeker sandala beni bu kadar ağır olmasam
beni böyle koşturan yaşama sevinci
kanal boyunca bir o yana bir bu yana
siz yokmusunuz siz; derya kuzuları
kestim kılıcımla karanlığını dibin
yakamoz içinde bıraktım suları
Ah! aysız gecelerde olur ne olursa
sırtımda bir zıpkın yarası
atın beni mor kuşaklı bir takaya götürün
iri gözlerimde keder; kılıcımda hüzün
satın beni satın beni
rakı için!

HALİM ŞEFİK GÜZELSON

Yorum yazabilirsiniz...