DEĞİŞEN ZAMAN MI?
İnsanoğlunun sınırlarını tam olarak bilemediği ve maalesef ki hiçbir
zaman da hükmedemediği bir kavram zaman.zaman bizim için hem var hem
yok gibi…
Fakat adeta bir ırmak gibi akıp giden zamanın bir yerinde bizler de
varız, bazen hızlı bazen ağır akıp duran bir ırmağın kim bilir hangi
damlası olarak buluruz kendimizi. Aynı su damlası bir noktadan sadece
bir kez geçer.Bizlerden önce de akıp giden zaman biz olmayınca da akıp
gidecek. Bu durumu en güzel özetleyen sözler Ahmet Hamdi Tanpınar’ın
şu dizelerinde geçiyor:” Ne içindeyim zamanın /Ne de büsbütün
dışında/Yekpare geniş bir anın /Parçalanmış akışında,”
Eski evler ve eski eşyalar benim için her zaman ilgi çekici olmuştur.
Bir başka ruh taşır sanki o evler o nesneler ve durdukları yerde çok
şey anlatırlar insana. Sözgelimi eski bir evin küçük şirin penceresi,
bir eski sehpa belki bir radyo kim bilir nelerin tanıklığını yapmış ve
ne sırları günümüze taşımıştır!
Hele o eski evler….. bugün birçoğu yıkılıp dökülmüş ve ne acıdır ki
ilgisiz, sevgisiz, bakımsız kalmış, terk edilmiş birer viranedirler…
Bazıları kimsesizlerin,sokakları mesken etmiş zavallı çocukların ve
yolunu şaşırmış ayyaşların sığınağına dönen harabeler.
Oysa nelerin tanığıdır o canım evlerin avluları,odaları, kilerleri,
duvarları. Kimler o çocuk masumiyetiyle neler sakladı bahçelerinde. Ne
zaferler kutlandı, ne hüzünler yaşandı her zerresinde. Ne yiğitler
yaşadı ne alimler yetişti ikliminde. Kim bilir kimler sevdiğine
türküler yaktı ağacının gölgesinde ve kimler acılara boğup tüm
sevenlerini bırakıp gitti her şeyi ve herkesi ardında duvarlarında
yankılanan feryatları bırakarak.
Yani öylesine dünden kalan taş,toprak ve cas yığınları değil bu evler.
Bir yaşamın bir dönemin izleridir bir kültürün yansımasıdır
duvarlarında biçim bulmuş.
Geçmişe takılıp kalmak değil elbette muradım. Geçmiş de bugün gibi ve
gelecek gibi akıp giden bir sonsuzu anlatır. Ancak her şey değişir.
Değişim yaşamın en önemli gerçeklerindendir elbette. Akıp giden zaman,
değişen koşullar ve insanlar ,farklılaşan yaşam biçimleri, teknolojik
ilerlemeler, küresel yozlaşma, katledilen doğa ve doğal yaşam ve
kuşkusuz yok olup giden bir kültür.
Gönül isterdi ki bu kaçınılmaz değişim anlam değerlerimize de olumlu
etkiler bıraksın ama bu noktada durup düşünmek lazım. Evlerimizin
malzemesini, biçimini, yapısını değiştirirken ; içimizdeki sevgiyi
öfkeyle ,paylaşma duygusunu ezmekle, hoşgörü ve yardımlaşmayı
acımasızlıkla değişmesek! Ya da illa değişecekse bir şeyler
yalanlarımızı doğrularla, tahammülsüzlüğü anlayışla ve herkesi insan
değeriyle sevmeye çalışmakla değiştirebilsek…..
Yorum yazabilirsiniz...