ÇEKİRGE ALİ…

-Nevzat Kalkan yazdı.
Nevzat Kalkan

Nevzat Kalkan

Değerli okurlarım
Dünyaca ünlü mizah yazarımız sevgili Aziz Nesin’in “Hayvan deyipte geçme” adlı kitabını çok severek okumuştum. Burada usta yazar, okurlarının hayvanlarla ilgili kendisine gönderdiği mektupları derlemiş ve çok güzel bir kitap oluşturmuştu. Anımsadığım kadarıyla, kitabın ön sözünde de şöyle yazmıştı: HAYVANLARI SEVMEYEN, İNSANLARI SEVEMEZ…
Bu kitaptan söz etmişken ben de size hayvanlarla ilgili bir yazı değil de; bir bayan arkadaşımın ilginç hayvan sevgisini aktarmaya çalışacağım…
Sözünü ettiğim sevgili arkadaşımın bir yazlığı varmış. Her yaz mevsiminde o yazlığına gider, yaz tatilini orada değerlendirirmiş. Arkadaşım bir gün yazlığa gittiğinde, iki katlı evin içinde bir çekirgeye rastlar. Acele ve telaşla eline aldığı haşere ilacını çekirgenin üzerine sıkar. Hayvancağız bir an sersemleyip hareketsiz halde kalır, ama daha ölmemiştir. Şu var ki artık öldürülmesi çok kolay. Üzerine o zehirli spreyden bir kez daha sıkılsa, işi bitecek. Ama çekirge o çaresiz haldeyken iri gözleriyle, kendisine ilacı sıkan bayana baktığında; sevgili arkadaşım “Tanrım, ben ne yaptım” diye düşünerek, neredeyse ağlayacak hale gelir! İlacı elinden atarak, şefkatle çekirgeyi eline alır ve yazlığın bahçesine çıkarır. Bol-bol hava aldırıp biraz kendisine gelmesini sağlamaya çalışır ve tekrar eve götürüp önüne yiyecek ve su koyar… Bir yandan da ölmemesi için dualar etmektedir:)) Kadıncağızın duaları kabul olmuştur! Çünkü az sonra çekirge neşeyle ötmeye başlamıştır…..
Artık hayvancağızı azat etmesi gerek, değil mi? Ama hayır, o bunu yapmaz!… Bilirsiniz; çekirgeler sürü halinde yaşarlar. Ama dostumuzun çekirgesi tek başına bulunmuştur. Salınması halinde tek başına yaşayabileceğinden emin olmadığı için, onu da yazlığın bir ferdi olarak evde misafir etmeye karar verir. Böylece bütün bir yaz sezonu boyunca yazlıkta birlikte yaşarlar… Bu arada ona bir de isim vermiştir: ALİ…
Nihayet yaz sezonu biter. Havalar da soğumaya başlamıştır. Arkadaşım yazlığını kapatıp gidecektir, ama ya ALİ ne olacak?!?.. Epey düşündükten sonra kararını verir. Başta ALİ’nin sevdiği elma kabukları olmak üzere, evin her tarafına ot-çimen serpiştirir. Küçük kaplara sular doldurur. ALİ Çekirge Ali...üşümesin diye de, ona merdivenlerde bir yuva yapar ve kapıyı çekip gider….
Aradan 3-4 ay geçmiştir. Arkadaşım sürekli ALİ’sini düşünmektedir. Acaba ALİ nasıldır, ne haldedir?… Ve bir gün dayanamaz; kışın ortasında kilometrelerce yol kat ederek, salt bir çekirge için yazlığına gider… ALİ yaşamaktadır… ALİ yuvasına alışmıştır… Yemeklerinin bir kısmını yemiş, sularından içmiştir. Kalanlar da yaza kadar ona yetecektir…. Gönül rahatlığıyla evine döner…
Yazın yine birlikte yaşarlar… Ve bu durum böylece 3 yıl sürer… Sevgili arkadaşım üç yıl sonra yazlığını satar ve ancak bu şekilde ALİ’sinden ayrılır…
Bir başka zaman yaşadığı olay da çok ilginç: Arkadaşım İstanbul’da yaşamaktadır. Bir gün mutfakta yemek pişirmekle meşgul iken, mutfak balkonundan içeriye bir martı dalar ve başına konar! Martının adı EFE’dir! Arkadaşım her fırsatta EFE adını verdiği bu martıyı mutfak balkonunda beslemektedir. Ama EFE bu güne kadar hiç mutfağa girmemiş ve hele arkadaşımın başına hiç konmamıştır. O gün bu olay olduğunda, arkadaşımın evde beslediği minik köpeği, sahibinin başına konan martıya havlamaya başlar. Martı da köpeğe bağırır…:))) Bir süre sonra martı, mutfaktaki kıyma paketini kaptığı gibi, geldiği yerden çıkar gider. İşin ilginç yanı; EFE hırsızlık yapmakla kalmamış, gitmeden önce sevgili arkadaşımın kafasına pislemiştir!!!:)))
Bir başkası olsa martı Efe’ye kızar değil mi? Ama bu arkadaşım yüreğinde yaşattığı hayvan sevgisiyle, ertesi gün balkonuna gelen Efe’yi yine beslemeye devam eder…
Sevgiyle kalın…

Yorum yazabilirsiniz...