Bilge Bir Çiçeğe
‘’Toprak bilge bir öğretmendi.
Ateşe, suya ve havaya öğretti.
Ota, ata, balığa, kuşa ve insana bereketini sundu.
Büyüttü, doğurttu.
Koşturdu yüzdürdü uçurdu…
Ve İNSAN düşündü…
Okudu, yazdı, çizdi.
Öğrendi ve çoğalttı…
Aldırmadı, dinlemedi, korkmadı ilkel olandan…’’
İlk görüşte her çiçek gibi o da sıradan bir çiçek olmamanın özeliklerini barındırır. O çiçek olmanın ötesindedir aslında.
Fersah fersah aşan ışıklı halleri kendi aydınlığına gölge düşürmemesindendir.
Belkide her güzellik gibi sıradanlığa isyanı vardır. Bu isyansı güzellik gördüğü çelişkilere kulak çekicisi olma görevini yüklerken; sorguladığı kendisi de dâhil, hayatın bizzat kendisidir. Tüm hayata güzelliğinin bedelini en güçlü isyanıyla ödemeye, hazır ve nazır oluşu onun için tarihsel bir olgunun ötesinde yaşamsal zorunluluktur. Bu zorunluluğun gereği çoğalarak, tüm dünyayı bir çiçek bahçesine çevirirken; çok seslilikteki güzelliği dinlemek; algılayıp yansıtmak ve bu çiçeklerin cümbüşündeki koroya katılmak maviliklerin yaşam sevincini verir bilge çiçeğe.
Her bir yaprağının salt dinginlik ve aldırmazlık barındıran meziyetli duruşu; hikmetine sezgisel anlayışın tebessümüdür. Bu tebessümün varlığı ise sağgörüsünün kanıtıdır.
Çiçekçiğinin gereği olan; bilgiyi ve erdemi çoğaltarak çıktığı olgunlaşma yolunda gülümseyen ve de gülümseten onun evrensele ulaşmışlığıdır.
Budur onu farklı ve bilge kılan.
Yorum yazabilirsiniz...