Dünya Penceresinden…

-Murat Varol yazdı.

Bizler, bütün arzuların tutuştuğu yerde buluşan bedenlerimizi, bir hiçliği vaat eden şeytanın zincirli ağzına ve suların çaresizleştiği yangınların koyununa bırakarak kovulmadık mı cennetten bu yeryüzü oyununa –ki şimdi hepimizin elinde bir başkasının elması…
Böyle başlıyordu yazar kendi masalını aramaya. Kendi masalında vurulan kahramanların kendileriyle asırlık bilinçsiz kavgalarına şahit olmuştu belli ki. “Her masal vurur kahramanını” diyordu Seyyah. Biz, bir başkasının öyküsünde tutsakken öldürülüyorduk. Belli ki hiç masalı olmamış insanlar tanımıştı…
Ah! Çekiyor uzaklardan sivri dilli yılan ısırarak elmayı. İçimize sinmiş günahları ağırlıyoruz, elden ele yaşıyoruz ihaneti, sunulmuş özgürlüklere kapılıp çokluğumuzu azarlıyoruz dar gelirli hanelerden geniş yankılı dilsizliklere… Belli ki yılan kendinden büyük yılanlar saklamıştı elmaya…
Acımasızlığı tatlıya bağlıyoruz gönlümüzdeki darağacına sonra oturup kalıyoruz bir başkasının masalında. Seyirci topluyoruz oyunumuza, saklananları bulup sobelemiyoruz bitmesin diye. S.O.S verip halay çekiyoruz kahkahalarla. Belli ki boşluğumuzu dolduruyoruz kendi yüzümüzle…
Okuyup adam oluyoruz, adamlığı ucuza satıp açlıktan ölüyoruz ya da direnip vuruluyoruz kim vurdular kar kalıyor başkalarına. İnip inip çıkıyoruz tahtlara etrafta tanıdık yüzler topluyoruz sonra kalkıp masadan hesabı çalışana ödetiyoruz. Belli ki bilmiyoruz örümceklerin başkasının duvarına ördüğü ağda öldüğünü…
Kendi masalımızı arıyorduk ya unutmuşuz esen rüzgarı kıran yelkenin acısını! Kendimizi denizlere bırakıp yılanlara sarılıyorduk. Aşk diyorduk sevgi, insanlık, yaşam diyorduk dilimizi yutup üstüne su içiyorduk. Ne masalı arkadaş diyorduk tutsaklığımızı inkar edip zincire vuruyorduk vicdanımızı. Kördük, sağırdık kardeşliği görmüyorduk. Belli ki bir piyonduk şahların oyunda olmadığını bilmiyorduk…
Haa masal diyordum sizlere evet sizi anlatıyordum kendi masalınızı bilin ve safınızı belirleyin diye. Çok basit, insan kalmak ve insanca yaşamak zor değil bırakın şimdi kavgayı farklı renklerdeki çiçeklerin aynı bahçedeki muhteşem uyumunu görün. Çiçek olup dinleyin birbirinizi. Kendi masalınızın kahramanı olun ve tutsaklığınız insanlığınıza olsun. Oturup ağlayın bir orman yangını için birbirinizi yakmayın. Sizden-onlardan fark etmez ‘biz’ olun gidenler kalanlar bizim olsun. Sisteme köle de olma patron da olma sen sen ol insan ol… belli ki bir öğüdü yaşıyorduk yürekten kopma renksiz kelimelerle…

Yorum yazabilirsiniz...